ÖZDEMİR ASAF İLE YALNIZLIK

ÖZDEMİR ASAF İLE YALNIZLIK

*Psikiyatrist/Psikoterapist Dr. Şükran Telci

En sevdiğim şairlerin ikincisidir Özdemir Asaf. Birincisi Cemal Süreya. Cemal Süreya şiirlerinde (bir sayıda yer alacak mutlaka) terk edilme şemasının izleri buram buram kokarken, Özdemir Asaf şiirlerinde kişisel ve ağırlıklı olarak toplumsal ilişkilere atıfta bulunur. Sanırım bundan ötürü ilk kitabı ‘Dünya Kaçtı Gözüme' adıyla yayınlanmıştır.

Özdemir Asaf'a, “Dünya gözüme kaçtı.” dedirten arka plandaki şemalar nelerdir? “Dünya gözüne kaçmışsa sen ne kadar yalnız, toplumdan uzak, kendine ve bir ötekine yabancılaşarak yaşarsın üstadım?” diye soruyorum kendisine. Sorumun cevabını şiirlerinde, hayat hikayesinde buluyorum. Bir röportajında cevabı duyurmuş bana. Demiş ki “Dört büyükanneli, on dört teyzeli, dört dayılı bir ailenin erkek çocuğu olmam, ikiz kız kardeşle yaşamam, on iki yıl yatılı okula gitmem ve erken yaşta babamı kaybetmem...” Ve eklemiş: “İnsanlar, insanların içinde, insana hasret yaşarlar.”

Ahh Özdemir Asaf ahhh... İnsanların içinde insana hasret yaşamanın arkasında birçok şema vardır. Ama ben bu sayıda seninle, yazdığın cümleler, şiirler üzerinden ‘sosyal izolasyon' ve ‘duygusal yoksunluk' şemalarına vurgu yapacağım.

Şu an karşında oturup seninle sohbet etme imkanımın olmasını ne çok isterdim. Demişsin ya “Ben duygudan çok hep düşünceyle alışveriş ettiğimi sanıyorum. Ve şiiri dil ile kuruyorum, dolaysıyla düşünceyle. Duygular onun amacı olmuyor aracı oluyor.”

Biz şema terapistleri, hayat hikayesinde ruhsal anlamda sıkıntıya sokan örüntülerin arkasındaki uyumsuz şemalara bakan kişileriz. Düşünceyle gelen duyguya mod diyoruz. Yani mod demek ruhun yanları, duygu durum halleri demektir. Bizim için incinmiş çocuk yanın çok önemli. Çünkü çocuk yanın içselleştirdiği yoğun duygular yetişkinlikte şema olarak karşımıza çıkıyor. Sen ruhunda yaşayan bu yoğun duyguları, yaşama devam ederken şiirlerine kelimeler halinde dökmüşsün. Kalemine, yüreğine sağlık.

İnsanlar arasında insana hasretsen, çocukluğunda insanlarla ne yaşadın, bana anlatırmısın? “Yatılı okul.” dedin. Sosyal izolasyon şemasının kökenleri akranlarla ilişkilerde oluşur. Ne yaptılar, seni dışlayıp içlerine mi almadılar? Yoksa, sen farklısın deyip gruplarına girmene mi engel oldular? İşte toplum içindeki yalnızlık duygun buradan geliyor olabilir. Ne güzel kelimelere dökmüşsün yalnızlık duygunu ‘Yalnızlık Paylaşılmaz' şiirinde:

Yalnızlık, yaşamdan bir an,

Hep yeniden başlayan...

Dışından anlaşılmaz.

Ya da kocaman bir yalan,

Kovdukça kovalayan...

Paylaşılmaz.

Bir düşün de beni sana ayıran

Yalnızlık paylaşılmaz.

Paylaşılsa yalnızlık olmaz.

Canım Özdemir Asaf'ım yalnızlık paylaşılır. Onun için ben buradayım, yalnızlığını paylaşmak için (şema terapide uygulanan tekniklerden biri de yetişkin Şükran'ın çocuk Asaf'la ihtiyacına yönelik konuşmasıdır.) Sen bir çocuksun. Arkadaşlarınla ne yaşıyorsun? Neden kendini yalnız hissediyorsun? Evde neler oluyor? İkiz kardeşinle aynı rahmi paylaşmışsın, ikizin senden bir gün sonra dünyaya gelmiş. Annen için zor olmalı bu süreç. Bir anda iki bebekle ilgilenirken sana ilgisini, sevgisini göstermekte zorlanmış, dokunup sarılmaları az olmuş olabilir. Baban da annene destekolma konusunda yetersiz kalmış, o da seninle yeteri kadar ilgilenmemiş olabilir. Tüm bunlar sana ne hissettirdi, anlatır mısın bana? Cevabı ‘Düşüngü' şiirinde ne güzel vermişsin;

Hepsinin gelmesini bekleme;
Bir kişi gelmeyecek.

Sen alışmayasın diye,
Korkmayasın diye,
Düşünesin diye.

Kendine yetmen için.
Herkesin kendinden kaçacağı yerlerde
Sen kaçmayasın diye.

Gelenler gitmeyecekmiş gibi.
Doğumlarda ölümlerde
Duyasın diye.

Bildiğini bildirmek için
Bilmeme'yi öğrenmelisin.
Tam kalasın diye.

Hepsinin gelmesini bekleme,
Sen var olasın diye.
Bir kişi gelmeyecek,
Sen, bir olasın diye.

Bir ötekiyle yaralamadan, incitmeden, kırmadan, dökmeden bir olabilmeyi hissetmeyi engelleyen en etkin şemalardan biridir duygusal yoksunluk; özlemle bekleme, gelmeyeceğine inanma hallerinin yaratıcısıdır. Sosyal izolasyon şeması gruplar içinde bütünde kalmanı engellerken, toplumdan uzaklaştırarak yalnızlaştırır seni. Kendin ile ilgili okumaların değişir; dışlanılan, farklı, itici olan olursun sosyal izolasyon şemasıyla kendi gözünde.

Şu an, kızın Seda'nın makaralı teybi sehpanın üzerine koyup düğmesine basıp başlattığı kaydı, ses kaydını, sesini dinleyerek yazıyorum bu yazıyı. Bir yanda senin sesin ve ben, seninle konuşarak basıyorum bilgisayarımın tuşlarına. Bu arada sesin pazar günümün yalnızlığına iyi geliyor. Kitabını, sesini dinlediğim şiir kaydını, varlığıyla yalnızlığıma iyi gelen biri verdi bana. Bilmeni isterim ki yalnız doğulur, yalnız ölünür. Ara ara yalnız kalmak istenilir. Ama incinmiş çocuğa ait yalnızlık duygusuyla yaşamak şema örüntüsüdür. Şemaları danışanlarımla çalışırken önerdiğim şeyi sana da önereceğim. Gerçi bir önerimi sen çok güzel yapmışsın; yüklü duyguları şiirlere dökmek. İşlevsel tarafınla duygularını kelimelere döküp unutulmayacak bir şair olmuşsun. Geriye kalan önerim şu olacaktır: Duygusal yoksunluk şeman için dili şefkatli, sevgi dolu, yetişkin yanı kuvvetli bir arkadaşın olsun. Yalnızlık ruhunu ele geçirdiğinde onu ara, onunla görüş. Sosyal izolasyon şeman arkadaş edinmene engel değil, gruplara girmene engel olur. Ama sen topluluk önünde şiirlerini okuyarak çok yol katetmişsin. Bil ki oğlunun da dediği gibi “Babam şair olduğu için farklı değildi. Farklı olduğu için öylesine şiirler, yazılar yazmış ve alışılmadık bir baba olmuştu herhalde. Şimdi geriye baktığımda karmaşık değil, dolu ve zengin bir ruh, açık görüşlü, bilge bir adam görüyorum.” Ben de oğlun gibi düşünüyorum. Farklı ruhlar çocukluk yaşantılarında farklılıklarından dolayı sosyal izolasyon şemasını geliştirebilirler. Ama çoğu da senin gibi “Dünya gözüme kaçtı.” diyerek, dünyaya kalıcı izlerini bırakıp giderler.

Son sözler yine senden olsun. “Geçen yaşadığındır, yaşarken anlamadan. Kalan bir gerçektir belki...” Senden bana kalanlar bende kalsın, ama bugün ‘İyi Hissetmek' dergisinde şiirlerinle sana dokunmama ve bu yazıyla birçok insanın evine, yüreğine girmeme vesile olduğun için teşekkürler. Ve son söz Özdemir Asaf'ın kelimeleriyle sevgili okura;

“Sana gitme demeyeceğim.

Gene de sen bilirsin.

Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,

İncinirsin.”

Yalansız, dolansız, sadece niyeti “sana” şemaları duyurmak olan bu derginin ikinci sayısını alıp bizimle bütünleştiğin için, şemalarının incittiği, acıttığı yerlerden öpüp sarmalıyorum seni.

İyi ki bizimlesin...

Bu sitede çerezler kullanılmaktadır. Sitede gezinmeye devam ederek çerezlerimizin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Daha Fazla Bilgi